Halkçılık

Halkçılık

Halk kelimesi dilimize Arapça’dan geçmiştir. Bir milletin belirli çevre içerisinde yaşayan kısmını, ya da milleti oluşturan çeşitli mesleklerin ve toplumsal grupların içinde bulunan insanları ifade eder.En geniş anlamı ile kalabalık bir insan topluluğu demektir. Türk Halkı ise; Türkiye sınırları içinde yaşayan ve ortak özelliklere sahip, ortak  menfaat ve değer sistemleri bulunan insan topluluğu olarak tarif edilmektedir. Görüldüğü üzere burada halk kavramından kastedilen anlam aslında Türk Milleti’dir.

Osmanlı Devleti’nde halk; aydınlar, ve diğer yüksek dereceli memur vb. kişiler dışında kalan insan topluluğu için kullanılmıştır. Ancak ilk defa Ziya Gökalp, halk kavramının Türk Milletini ifade ettiğini savunmuş ve bu anlam daha sora Atatürk ile milli şuurumuza yerleşmiştir.Türk halkı, Türk Devleti’nin en önemli unsuru olan beşeri unsurunu oluşturur. Türk halkı şehirlisi, köylüsü ile din ve ırk farkı gözetilmeksizin vatandaşların bütünlüğünü , yani Türk Milletini ifade eder. Zaten millet; halk denilen insan topluluğunun belirli hedeflere yönelerek, bilinçlenmesi sonucu ortaya çıkmış bir kavramdır.

Halkçılık ise, halkın, halk tarafından halk için idaresidir. Yani halkın kendi kendisini demokratik esaslara  uygun olarak  yönetmesidir. Bu anlamda halkçılık, cumhuriyetçilik ve milliyetçiliğin doğal bir sonucudur. Halkçılığın üç önemli unsuru vardır. Birincisi halk yönetimi(siyasi demokrasi) ,ikincisi eşitlik, üçüncüsü ise sınıf mücadelesini kabul etmemektir.

Bu anlamda halkçılık, bireyler arasında hiçbir fark ve ayrılık gözetmemek, topluluk içinde ayrıcalık kabul etmemek ve halk adı verilen, tek,eşit bir varlık tanımak  görüş ve tutumudur. Aynı zamanda bu anlayışın ileri ki bir sonucu olarak halkçılık; halk devleti, halk yönetimi,halkın kendi geleceğine egemen olması,yani siyasi gücü elinde bulundurması gibi kavramların ortaya çıkmasını sağlayan  bir ilkedir.

Atatürk, Milli Mücadele hareketinde gücünü doğrudan halktan almıştır. Bu sebeple halkçılık; Milli Mücadelenin ilk günlerinden itibaren üzerinde en çok durulan ,en çok vurgulanan unsurlardan biri olmuştur. Dolayısıyla ,Milli Mücadele döneminin en önemli anayasal belgelerinde   bile yer almıştır. Nitekim 1921 Anayasasına esas olan belge, daha önce “Halkçılık Programı” adını taşımakta idi.

Atatürk’e göre halkçılık; kuvvetin,kudretin,hakimiyet ve idarenin doğrudan doğruya halka verilmesi ve yönetimin ,ekonominin,politikanın,devlet ve toplum düzenlemelerinin halka dönük olmasıdır. O’nun halkçılık anlayışında ;kanunlar önünde mutlak eşitlik söz konusu olup, hiçbir fert aile ve sınıfa ayrıcalık tanımamak ve Türkiye’de sınıf mücadelesine yer vermemek, ayrıcalık yapmamak temel prensip olarak yer almıştır..

Halkçılık;hürriyeti ve toplumsal düzenin sağlanmasını amaçlar.Ancak halkçılık ile hiçbir zaman sınırsız hürriyet söz konusu edilmemiştir  Bu kavram kanunların çizdiği sınırlar çerçevesinde insanların hürriyetlerini kullanmalarını ve demokrat olmalarını öngörür. Bu anlamda fertlerin belli bir düzen ve disiplin içinde ve eşit şartlarda yaşamalarını ifade eder.

Yorum bölümü sadece üyelerimize açıktır...

Top