Kirman Selçuklu Devleti

Kirman Selçukluları (1048-1187)
Kavurd Dönemi
Selçuklular, tarihlerinde önemli bir yeri olan Dandânakan savaşını (1040) kazandıktan hemen sonra, muhtemelen Merv şehrinde büyük bir kurultay toplamışlar ve Türklerdeki hâkimiyet anlayışına uygun olarak o zamana kadar ele geçirilmiş ve ilerde zabtetmeği düşündükleri toprakları hanedan üyeleri arasında bölüşmüşlerdi. İşte bu bölüşme sırasında, Tabes vilayeti ile Kirmân bölgesi ve Kuhistan havalisi Kavurd'a verilmişti. Kavurd, Çağrı Bey Dâvud'un oğullarının en büyüğüdür. Kirmân eyaletine Selçuklu akınları ilk olarak 1042-43 yılında başladı.

Daha sonra Melik Kavurd, maiyetindeki beş-altı bin Türk süvari ile, kendisine ayrılmış olan İran'ın Kirmân bölgesine geldi. Büveyhîlerin hâkimiyetindeki Kuzey Kirmân (Serd-sîr), 1048 yılında Kavurd'un idaresi altına girdi. Böylece Kirmân Selçukluların Devleti kurulmuş oluyordu. Kavurd'un Kirmân'a tamamıyla hâkim olması için iki yıl geçmiştir. (Aralık 1050-Ocak 1051)

Melik Kavurd, Kirmân'a hâkim olduğu sırada, Arabistan yarımadasının doğu ucu Umân Büveyhîlerin hâkimiyeti altında bulunuyordu. Kavurd daha sonra dikkatini Umân'a çevirdi. Hürmüz emîrinden sağladığı gemilerle Umân sahillerine doğru yelken açtı. Böylece Kavurd, idaresi altındaki gemilerle, Selçuklu tarihinde ilk deniz aşırı seferini gerçekleştirdi. Neticede Kavurd, Umân'a da hâkim oldu. Umân'dan sonra Kirmân'ın batısında ve komşu eyalet olan Fârs üzerine yürüdü ve ele geçirdi. (1062).

Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in ölümü (4 Eylül 1063) üzerine ortaya çıkan taht mücâdelelerine Kavurd da katılmak ve amcasının yerine sultan olmak istemişti. Ancak kardeşi Alp Arslan'ın Selçuklu tahtına çıktığını haber aldığı zaman, Isfahan'dan geri dönmüş ve onun sultanlığını tanımıştı. Fakat Fârsın eski hakimi Fazlûye Sultan Alp Arslan'dan yardım istedi. Sultan Alp Arslan önce yardım gönderdiği gibi, daha sonra bizzat Fârs'a yürüdü ve bu bölgeyi Kavurd'dan alarak Fazlûye'ye iâde etti. Sultan Alp Arslan'ın Fârs'ı Fazlûye'ye iâde etmesinde, Melik Kavurd'un daha fazla kuvvetlenmesini ve hâkimiyet sahasının genişlemesini istememesi rol oynamış olabilir.

Bir süre sonra Kavurd, vezîrinin teşvîki ile, Sultan Alp Arslan'a isyan etti. Sultan bu durumu öğrendiği zaman, derhal Kirmân üzerine yürüdü (Haziran-Temmuz 1067). Öncü kuvvetleri arasındaki savaşı kaybeden Kavurd kaçmayı tercih etti. Neticede Alp Arslan kardeşini affederek Fârs bölgesine gitti. Affedilmesinden iki yıl geçmeden Melik Kavurd'un eski düşmanı olan Fazlûye ile birleşerek, Sultan Alp Arslan'a isyan ettiğini görüyoruz. Sultan, Fazlûye ile uğraşmak görevini Vezîr Nizâm ül-Mülk'e verirken, kendisi de Kirmân'a gitmişti. Nizâm ül-Mülk, Fazlûye'yi esir almağa muvaffak oldu. Alp Arslan ise kendi ordusu içinde Kavurd'u destekleyen bir grup olduğunu anlayınca, Kirmân'ı terk etmek zorunda kalmıştı (1069).

Sultan Alp Arslan ölmeden önce yaptığı vasiyet ile yine de kardeşi Kavurd'u düşünmüş, Fârs ve Kirmân bölgelerinin idaresini ona bırakmıştı. Alp Arslan'ın ölümünden (1072) sonra, oğlu Melikşâh Büyük Selçuklu sultanı ilân edilmişti. Diğer taraftan Kavurd da Büyük Selçuklu Devleti tahtını ele geçirmek istiyordu, bu maksadla da harekete geçti. Neticede savaşı Melikşâh kazandı. Melik Kavurd önce kaçtı ise de, sonra yakalanarak esir edildi ve yayının kirişi ile boğularak öldürüldü (1073). Melik Kavurd âdil ve iş-bilir bir şahsiyete sahibti; cömertliği ve iyi idaresi ile halkı memnun bırakmış, onun zamanında Kirmân halkı bolluk ve refaha kavuşmuştur. Kavurd'un bir hükümdar olarak hatası, Büyük Selçuklu sultanlığını ele geçirmek için taht kavgalarına karışmış olmasıdır.

Melik Kavurd, Sultan Melikşâh ile savaşmak üzere hareket ettiği sırada, Kirmân'da yerine oğlu Kirmânşâh'ı vekil bırakmıştı. Babasının ölüm haberi ulaşması ile, Kirmânşâh hükümdar olmuştu. Kirmânşâh'ın melikliği bir yıl sürmüş, sonra ölmüştür.

Kirmânşâh'dan sonra Kavurd'un küçük yaştaki oğlu Hüseyin tahta çıkarıldı. Ancak Kavurd'un oğullarından Sultan-şâh, Hemedân'da tutuklu bulunduğu hapisten kaçtı ve çok küçük olan kardeşinin yerine Kirmân Selçukluları tahtına oturdu (Eylül-Ekim 1074). Bir müddet sonra Sultan Melikşâh büyük bir ordu ile Kirmân'a yürümüştür. Fakat elçilerin gelip-gitmesi ve emîrlerin aracılığı ile, Melikşâh, Sultanşâh'ı affederek yerinde bıraktı ve tekrar Isfahan'a döndü. Sultan-şâh 1085 yılında öldü.

Turan Şâh
Melik Sultanşâh'ın yerine Kirmân Selçukluları tahtında kardeşi Turan-şâh geçmiştir. Melik Turan-şâh tahta geçişinin ertesi yılı (1085-6), ordunun bir kısmının şehir içinde sivil halkın evlerinde kalmasının yarattığı sosyal meselelere şahit olmuş ve bunu önlemek için de bir takım îmâr faaliyetlerine girişmiştir.
Melik Kavurd'un ölümünden sonra Kirmân Selçukluları bir süre için komşu eyâlet Fârs'ı kaybetmişti. Melik Turan-şâh Fârs'a iki sefer yaptı. Birincisinde mağlûp oldu, ikincisinde yeniden bir ordu düzenleyerek Fârs'ı aldı.
Daha sonra Sultan Melikşâh'ın ölümü (1092) ile zevcesi Terken Hâtûn, küçük oğlu Mahmûd'u Büyük Selçuklu tahtına oturtmak için mücadeleye girişmişti. Terken Hâtûn'un, Fârs'a hâkim olabilmek için gönderdiği ordu Turan-şâh tarafından mağlup edildi (1094).
Turan-şâh zamanındaki diğer bir olay da Umân halkının isyanı idi, ancak bu isyan bastırılarak Umân'da tekrar Selçuklu hâkimiyeti sağlandı. Melik Turan-şâh onüç yıl hükümdarlıktan sonra Ekim-Kasım 1097'de öldü.

İrân Şâh
Turan Şâh'ın ölümünden sonra, tek evlâdı olduğu anlaşılan İrân Şâh, Kirmân Selçukluları tahtına oturdu. Bir süre sonra İrân Şâh, çevresindeki bazı kişilerin etkisi ile Bâtınî mezhebine girmişti. İrân Şâh bundan sonra halka kötü davranmağa başlamış, bu kötülüğü yanı sıra birkaç kadı ve âlimi öldürtmüştü.
Devlet ümerâsı dînî değerlere hürmetteki gevşekliği ve devlet işlerinin yürütülmesindeki zaafından dolayı ondan nefret etmişlerdi. Nihayet Çılak Bâzdâr adında bir Türk, halkdan bir grupla beraber, Şeyhü'l-İslâm ve kadılara müracaat ettiler. Şeyhü'l-İslâm ve devrin kadıları hareketleri sebebiyle İrân-şâh'ın tahttan indirilmesinde birleştiler. Halk verilen fetvâ üzerine ayaklandırıldı. İrân Şâh önce şefaat diledi, sonra kaçmağa çalıştı ise de, bir faydası olmadı ve yakalanarak öldürüldü (1101).

Fetret Devri ve Devletin Sonu
Melik Tuğrul Şâh'ın ölümünün yarattığı kargaşalık sırasında, Atabeg Reyhân'ın yardımı ile, üçüncü oğlu Behrâm Şâh Kirmân Selçukluları tahtına oturdu. Bu durum Kirmân Selçukluları Devleti'nde bir fetret devrinin doğmasına yol açtı. Tuğrul Şâh'ın oğulları arasında başlayan mücadele Kirmân Selçuklu Devleti'nin yıkılmasında rol oynayan önemli bir etkendi.


Devletin yönetimi atabeglerin eline geçmişti. Atabeg olmak isteyen emîrler de aralarında mücadele ediyorlardı. Taht kavgaları sırasında gulamlar da bir melikten öbür melikin yanına kaçarak mücadeleyi kızıştırmaktaydılar. Ayrıca ticârî önemi olan şehirler de yağmalanıyor ve Kirmân'ın iktisâdî durumu gittikçe kötüleşiyordu.


Bu karışık dönemde Horasan'dan Kirmân'a gelen Oğuzlar, Kirmân Selçuklu Devleti'nin zayıf ve istikrarsız idaresinden yararlanarak bu bölgeye hâkim olmasını bildilir.
Oğuz beylerinden Dînâr yavaş yavaş Kirmân'ın önemli şehirlerine hâkim olmağa başladı.


Kirmân Selçukluları emîr ve devlet adamları yaklaşan tehlikeyi sezmişler ve korkuya kapılarak bir an önce Kirmân'dan ayrılmağa başlamışlardı. Melik Dînâr ise başkent Berdesîr'i 1187 Eylül'ünde ele geçirerek Kirmân Selçukluları Devleti'ni ortadan kaldırdı.

Yorum bölümü sadece üyelerimize açıktır...

Top