Tarih Konuları İle İlgili İncelemeler

Havza Genelgesi'nin orjinal hali, Osmanlı Türkçesi ve günümüz Türkçesi

 

 

HAVZA GENELGESİ

(Osmanlı Türkçesi)

Zâta mahsustur.                                  Havza

15. K. Kumandanlığına

Mıntıka-i âcizîde (ve civarında) bulunan vilâyetlerle müstakil mu- tasarrıflıklara keşide ettiğim telgrafnâmenin suretini aynen takdim edi- yorum.    

İstihbarat Numara: 14                                                        28 Mayıs 35

                                                                                                                             9’uncu Ordu Müfettişi

                        Mustafa Kemal

İzmir’in ve maalesef bunu takip eden Manisa’nın işgali tehlike-i müstakbeleyi daha aleni ihsas etmiştir. Tamamiyet-i mülkiyemizin mu- hafazası için tezahürât-ı milliyenin daha canlı olarak izhâr ve idâme-   si lazımdır. Hayat ve istiklâl-i milliyi rahne-dâr eden işgal ve ilhak gibi hadiseler bütün milleti dil-hûn etmektedir. Teessürât zabt olunamıyor. Kabil-i hazm ve tahammül olamayan bu ahvalin derhal ref’ ve izalesini bütün medenî milletlerle büyük devletlerin adl ve tesirinden sabırsızlıkla intizâr zemininde önümüzdeki hafta zarfında Pazartesi başlayıp Çarşam- ba günü müracaatın arkası alınmak üzere büyük ve heyecanlı mitingler akdiyle tezahürât-ı milliyede bulunulması ve bunun tekmil mülhakata da teşmili ve bütün düvel-i muazzama mümessillerine, Bâb-ı Âliye müessir telgraflar verilmesi ve ecnebi olan yerlerde ecnebilere de hususi tesirler yapılmakla beraber tezahürât-ı milliyede adâb ve sükûnetin fevkalade mahfuziyeti ve Hıristiyan halka karşı bir tariz ve nümayiş ve husumet gibi etvâr alınmaması elzemdir.

Zât-ı âlilerinin bu fikirler etrafında hassas ve müessir bulunmala- rı cihetiyle işin hüsn-i idare ve muvaffakiyetinden âcizlerinde itminan-ı tam mevcuttur. Neticesinin inba buyrulmasını rica eylerim.

29.5.35

 

 

HAVZA GENELGESİ

(Günümüz Türkçesi)

Kişiye özeldir.                                   Havza

15 inci Kolordu Komutanlığına

Bölgemde ve civarında bulunan vilâyetlerle bağımsız mutasarrıflık- lara gönderdiğim telgrafın suretini aynen takdim ediyorum.

İstihbarat Numara: 14                                                    28 Mayıs 1919 9’uncu Ordu Müfettişi

Mustafa Kemal

İzmir’in ve maalesef bunu takip eden Manisa’nın işgali gelecekte- ki tehlikeyi daha açık göstermektedir. Ülke bütünlüğümüzün korunması için millî gösterilerin daha canlı olarak yapılması ve sürdürülmesi lazım- dır. Hayatımıza ve millî bağımsızlığımıza zarar veren işgal ve ilhak gibi olaylar bütün milletin içini kan ağlatmaktadır. Üzüntüler durdurulamı- yor. Sindirilmesi ve tahammülü mümkün olmayan bu durumun derhâl yok edilip giderilmesi bütün medeni milletlerle büyük devletlerin adalet ve nüfuzlarını sabırsızlıkla beklemek konusunda önümüzdeki hafta için- de Pazartesi başlayıp Çarşamba günü müracaatın arkası alınmak üzere büyük ve heyecanlı mitingler yaparak millî gösteride bulunulması ve bu- nun bütün bağlı olan yerlere yayılmasına ve bütün İtilaf devletleri temsil- cileri ile Osmanlı Hükümetine etkili telgraflar verilmesi ve yabancı olan yerlerde yabancılara da özel etkiler yapılmakla beraber millî gösterilerde adap ve sükûnetin fevkalade korunması ve Hristiyan halka karşı bir sa- taşma, gösteri ve düşmanca tavırlar alınmaması lazımdır.

Sizin bu fikirler etrafında hassas ve etkili bulunmanız yönüyle işin iyi idare edileceği ve başarılı olunacağı hususunda inancım tamdır. Sonu- cunun bildirilmesini arz ederim.

29.5.1919

 

Resim ve belge kaynağı: https://acikerisim.tbmm.gov.tr/handle/11543/2319

 

Kut'ül Ammare  Zaferi

29 Nisan 1916 tarihinde Osmanlı Devleti’nin Irak Cephesi’nde İngiltere’ye karşı kazandığı zafer.Bu tarihte Osmanlı Devleti’ne bağlı Irak’ın Kut’ül Ammare kasabasında Halil paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri İngilizleri perişan etmiş ve Çanakkale Zaferinin ardından kazanılan bu zaferle düşmana büyük bir darbe daha vurulmuştur. İngiliz ordusunun generali Towshend dahil yaklaşık 13-18 bin İngiliz ve İngiliz sömürgesi Hindistan’ dan gelen  askerlerin esir alındığı ve yaklaşık 23 bin düşmanın öldürüldüğü,yaklaşık onbin askerimizi şehit verdiğimiz büyük bir zafer.Osmanlı Devleti’nin son zaferi.

Kut'ül Ammare Kuşatması, İngiltere ve İngiliz sömürgesi Hindistan ile Osmanlı Devleti arasında geçen I. Dünya Savaşı'nın önemli muharebelerinden biridir. Kut'ül Ammare Kuşatması 1.Kut Muharebesi olarak da bilinir.

Tümgeneral  Townshend  komutasındaki İngiliz 6. Poona Tümeni (Hint Tümeni) Bağdat'a ilerlemeye çalışırken  22-23 Kasım 1915'te  Selman-ı Pak Muharebesi'ni kaybederek geri çekildi ve 3 Aralık'ta Kut'a sığındı.

Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun komutanlığına atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irakve Havalisi Komutanı Miralay (Albay)'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı.

İngilizler Kut'u geri almak için General Aylmer komutasındaki Tigris (Dicle) Kolordusuyla hücuma geçtiler ancak 6 Ocak1916 tarihlinde yapılan Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildiler. Bu muharebede geri çekilme emrini veren 9. Kolordu Komutanı Miralay (Albay)'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Mirliva (Tuğgeneral)Halil Paşa getirildi.

İngiliz Ordusu,13 Ocak1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler Mart başında tekrar taarruza geçti. Ancak 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay (Albay)Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettiyse de 3.500 asker kaybederek geri çekildi. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.

19 Nisan 1916'da 6. Ordu Komutanı Mareşal Von der Goltz Paşa, Bağdat'ta bulunan karargâhında tifüsten ölünce, yerine Mirliva(Tuğgeneral) Halil Paşa getirildi.

29 Nisan 1916 tarihinde İngiliz birlikleri 13 general, 481 subay ve 13.300 er ile birlikte Osmanlı Kuvvetleri'ne teslim oldu. Böylelikle Osmanlı Devleti Çanakkale Savaşı' ndan sonra önemli bir zafer daha kazanmış oldu.Bu zafer aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin son zaferidir.

Halil Paşa, Kutü'l-Ammare zaferinden sonra 6. Ordu'ya yayınladığı mesajda şöyle dedi:

Bu çarpışmalarda şehit olanlar için kasabada Kut Türk Şehitliği yapılmıştır.1952 yılına kadar 29 Nisan Kut Bayramı olarak kutlanmıştır.

 

Fatih tahta çıktığında Balkanlar ile Anadolu arasında birleşik hayatı engelleyen en önemli unsur Bizans’tı. Bin yıllık devlet olan Bizans küçüle küçüle sadece İstanbul’a hükmeden bir devlet haine gelmişti.
O günlerde İstanbul sadece Edirne kapı- Haliç arasında yer alıyordu. Bugün ki Galata’nın bulunduğu yerde ise küçük bir Ceneviz kolonisi yer alıyordu.
Bu duruma rağmen Bizans boğazları kontrol ediyor, Avrupa ile ilişkiler kuruyor, Haliç’i kapatıyor, beylikleri kışkırtıyor, çeşitli entrikalar çeviriyordu.
Fatih amacını gerçekleştirmek için Macarlara, Sırplara, Bizans’a gayet yumuşak davranıyordu. Amacı haçlıların birleşmesini önlemek, zaman kazanmaktı.

İstanbul’un Fethi (29 Mayıs 1453)
FETHİN SEBEPLERİ
Fethin sebeplerini dini, siyasi ve ekonomik sebepler olmak üzere üçe ayırmak mümkündür.

A-Dini Sebepler:
Hz. Muhammet bir hadisinde bir hadisinde İstanbul’un mutlaka feth olunacağını belirtmekte, onu feth eden ordu ve komutanları övmektedir.Bu sözleri Emeviler, Abbasileri etkilediği gibi Osmanlıları da harekete geçirmiştir.
B-Siyasi Nedenler:
1.   Asya ve Avrupa’ya yayılmış Osmanlı devletinin ortasında bir engel olması
2.   Haçlıları genellikle Türklere karşı Bizans’ın tahrik etmesi
3.   Anadolu beyliklerini Osmanlı’ya karşı kışkırtması
4.   Osmanlı devletinde kardeş kavgalarını desteklemesi
5.   İstanbul’un yeniden Latinler tarafından alınmasını engellemek
6.   Balkanlarda ve Anadolu'da yapı> savaşlarda askerlerin karşıya geçirilmesinde yaşanan zorlukları ortadan kaldırmak
7.   İstanbul’un coğrafi ve jeopolitik konumu
8.   Osmanlı toprak bütünlüğünün sağlanmak istenmesi
9.   İstanbul’un önemli bir merkez olması
C-Ekonomik Nedenler:
Osmanlı devletinin coğrafi, iktisadi ve askeri durumunun gelişmesi için İstanbul’un alınması gerekli idi.Boğazların tam olarak kontrol altına alınmasıyla Karadeniz ticareti ele geçirilebilirdi.

FETİHTEN ÖNCEKİ İSTANBUL KUŞATMALARI
İstanbul tarih boyunca pek çok kez kuşatılmıştı.Ancak çok güçlü surlara sahip olması sebebiyle fethedilememişti.Kuşatan devletler sırasıyla şunlardır:
1)   Makedonya kralı Filip:M.Ö. 340 yıllarında bilinen ilk İstanbul kuşatmasıdır.
2)   Roma imparatoru Septinus Severis: M.Ö. 194
3)   İranlılar: M.S.616
4)   İran- Avar ittifakı: M.S. 626
5)   Emeviler: Müslümanlar ilk kez bu dönemde kuşattılar.
6)   Abbasiler:Müslümanlar tekrar İstanbul’u kuşattılar, Bizans haraca bağlandı.9. yy. kadar Abbasiler defalarca Bizans’ı kuşattı.
7)   Ruslar:864 yılında İstanbul’u kuşattılarsa da yenik olarak geri çekildiler
8)   Macarlar:959’da kuşattılar fakat yenildiler.
9)   Latinler:1204 yılında IV. Haçlı seferini İstanbul’a yaparak Bizans’a son verdiler. 1261 yılına kadar Latin krallığı eliyle İstanbul’u yönettiler.
10)   Rumlar:1261 yılında İznik Rum imparatoru VI. Mihael Paledogis tarafından İstanbul Latinlerden alındı.
11)   Venedik:1302 yılında Venedikliler tarafından kuşatılmış fakat alınamamıştır.
12)   Ceneviz:1348 yılında Galata’da yaşayan Cenevizliler İstanbul’a saldırmış fakat başarılı olamamıştır.
13)   Osmanlı:İlk kuşatma Yıldırım Beyazıt tarafından 1391’de yapıldı.Kuşatma dört kez tekrarlandı ve Anadolu hisarı yapıldı.Bunu Çelebi Mehmet ve II. Murad tekrarladı fakat çeşitli nedenlerle başarılı olunamadı.

İstanbul’un Fatih Dönemine Kadar Alınamamasının Sebepleri:
1.   Bizans’ın Avrupa devletleri tarafından roma imparatorluğunun devamı sayılması, kutsal şehir kabul edilmesi ve doğudaki son Avrupa kalesi olarak görülmesi
2.   Savunmaya elverişli konumu ve sağlam surlara sahip olması
3.   Karadan ve denizden kolayca yardım alabilmesi
4.   Bizans’ın İstanbul savunması konusunda çok deneyimli olması
5.   Devrin teknolojilerinin yetersiz olması
Fatih Döneminde Fethi Kolaylaştıran Etkenler:
1.   Bizans’ın eski gücünü kaybetmesi, ordu ve donanmanın zayıflaması
2.   Din, mezhep ve parti çatışmalarının olması
3.   Osmanlı ordusunda surları yıkabilecek yopların olması
4.   Fetih için yapı> hazırlıkların tam olması
Fetih için yapı> hazırlıklar:
1.   Karamanoğulları ile barış yapılması
2.   İstanbul boğazının en dar yerine Rumeli hisarının (Boğazkesen) yapılması
3.   Edirne’de şahi adıyla surları yıkabilecek büyük topların yapılması
4.   400 gemilik bir donanmanın yapılması
5.   Turhan Bey’in Mora’ya gönderilerek İstanbul’a yardımın engellenmesi
6.   Macarlarla üç yıllık anlaşma yapılması
7.   Eflak ve Sırbistan ile barış anlaşmasının yenilenmesi

Bizans’ın Hazırlıkları:

1.   Haçlı dünyasından yardım istendi.Bunun karşılığında Ortodoks ve Katolik kiliselerinin birleştirilmesi teklif edildi. Ancak Bizans halkı buna karşıydı.
Buna rağmen Papa ve Venedik’ten bir miktar asker geldi.Sakızlı Cenevizlilerden iki kalyon ve bir miktar asker geldi.Mora’dan, adalardan ve İspanya’dan bir miktar asker geldi.
2.   Surlar kuvvetlendirildi
3.   Rum ateşi her yere yerleştirildi.
4.   İstanbul’da bol bol yiyecek depolandı.
5.   Haliç zincir çekilerek kapatıldı.

İstanbul’un kuşatılması ve Fethi (6 Nisan- 29 Mayıs 1453)

Hazırlıklar tamamlandıktan sonra imparator Konstantin Dragezes’e elçi gönderilerek şehrin teslim edilmesi istendi.fakat teklif ret edilince 6 Nisan 1453’te kuşatma başladı.ordunun mevcudu 75 bin kadardı. Büyük toplarla surlar dövülüyordu. Bizans aldığı yardımlar sayesinde başarılı bir savunma veriyordu. Fatih 21-22 Nisan gecesi 72 parçalık donanmayı Tophaneden Kasımpaşa limanına, Haliç’e indirdi. Bizans ve Latin donanması topa tutuldu. Gittikçe gücünü kaybeden İstanbul 29 Mayıs 1453’te yapı> son saldırı ile alındı.Kuşatma 53 gün sürmüştür.Şehir fethedilince halka din ve mezhep özgürlüğü tanınmıştır. Ortodoks kilisesinin başına Katolik-Ortodoks birleşmesine karşı çıkan birisi getirildi. Amaç Avrupa Hıristiyan birliğinin oluşmasını engellemekti.

FETHİN SONUÇLARI


Fethin sonuçlarını Türk ve dünya tarihi açısından iki kısımda inceleyebiliriz.


Türk Tarihi Açısından Sonuçlar

1.   Osmanlı devletinin iki kıta arasındaki bütünlüğü sağlanmıştır.
2.   Boğazların savunması kolaylaşmıştır.
3.   Osmanlı tabi başkentine kavuşmuştur.Başkent Edirne’den İstanbul’a taşındı.
4.   Osmanlılar ve padişahların İslam dünyasındaki itibarı artmıştır.
5.   Osmanlıların yükselme dönemi başlamıştır.
6.   Ticaret yollarının denetimi Türklerin eline geçmiştir.


Dünya Tarihi açısından Sonuçları
1.   Türkler artık dünya siyasetinin ve Avrupa tarihinin vazgeçilmez unsuru haline geldi.
2.   Tarihi Bizans imparatorluğu sona erdi
3.   Ortaçağ sona erdi, Yeniçağ başladı.
4.   İstanbul’dan giden bilim ve sanat adamları İtalya’ya giderek Rönesans’ın başlamasını sağladılar.
5.   İpek yolu denetim altına alındığı için coğrafi keşiflere zemin hazırlandı.
6.   Tüm Ortodokslar himaye altına alınarak Avrupa’nın dini birliği önlendi.
7.   Avrupa devletleri İstanbul’da ilk sürekli elçilikler kurmaya başladılar.
8.   Büyük toplarla kalelerin yıkılabileceği görülmüş, dolayısıyla derebeylikler yıkılmış mutlak krallıklar kurulmaya başlamıştır.


Fethe Tepkiler
Bizans’ın ortadan kalkması Avrupa’da büyük tepkiye sebep oldu.Ancak Avrupa kendi arasında mücadele halindeydi. Ayrıca Varna ve Kosova savaşlarının etkisi hala korunuyordu.Bu sebeplerle Papanın haçlı seferi çağrısı cevap bulmadı.Papalık yıllık yas ilan etti.
En fazla tepki Venedik’ten gelmişti. Bunun sebebi çıkarlarının zedelenmesidir.Fatih tepkileri önlemek için aşağıdaki önlemleri aldı:
1.   Venediklilere ticaret serbestliği tanınmış.Osmanlı topraklarında serbest ticaret yapmaları kaydıyla 200 bin altın vergi alınmıştır.
2.   Ortodoks kilisesinin hakları aynen tanınmış, patrikhaneye yetkiler verilmiştir.
3.   Galata’daki Cenevizlilere ve Galata halkına güvence verilmiştir.

İstanbul'un fethi ile ilgili sanal tur için tıklayınız  Panorama 1453 - 3D Sanal Tur

Lozan Barış Antlaşması ile Sevr Barış Antlaşması'nın Karşılaştırması

 

Kapitülasyonlar:

Sevr'de :Her alandaki kapitülasyonlar, en ağır biçimiyle yeniden uygulamaya konulacaktı.

Lozan'da: Tümüyle kaldırıldı (Misak-ı Milli’ye uygun olarak çözüldü). Ekonomik bağımsızlık sağlanmış oldu.

 

Boğazlar:

Sevr'de: Boğazlar, aralarında Türk temsilcisi bulunmayan uluslar arası bir komisyonun yönetimine bırakılarak bütün devletlerin gemilerine açık tutulacaktı. Bu komisyonun ayrı bir bayrağı ve bütçesi olacaktı. Boğazların her iki yakası askersiz hale getirilecekti.

Lozan'da: Boğazlar, başkanının Türk olduğu uluslar arası bir komisyon tarafından yönetilecek, iki yakası kıyıdan itibaren 15 km’lik bir kısmı ve İmralı Adası askerden arındırılacak.Bu komisyon Milletler Cemiyeti’nin denetiminde olacak.Barış zamanında ticaret gemileri ve uçaklar serbestçe geçebilecek, savaş zamanında ise Türkiye savaşta yer alırsa Boğazlarla ilgili istediği gibi davranma yetkisine sahip olacak.

NOT: Boğazlarla ilgili uluslar arası bir komisyonun varlığı milli bağımsızlığa aykırı bir durumdur. Bu durum 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değişmiştir.

 

Azınlıklar:

Sevr'de :Azınlıklara Türklerden fazla haklar verilecek, Müslüman uluslardan azınlık oluşturulacaktı.

Lozan'da : Bütün azınlıklar Türk uyruklu olarak kabul edildi. Azınlıklarla Türkler her alanda eşit sayılacaktır (Aynı eğitim ilkesi geçerlidir; Bulundukları ülkede serbestçe dolaşma hakkına sahip olacaklar; Manevi ve siyasi ayrım yapılmayacak; Yasalar önünde eşit olacaklar; Siyasi sistem içinde yer alacaklar; Kendi anadillerini konuşacaklar)

 

Savaş tazminatı:

Sevr'de : Osmanlı Devleti’nin gelir kaynaklarına el konularak İtilaf Devletleri’nin masrafları karşılanacaktı.

Lozan'da : Yunanlılar savaş tazminatı olarak Türklere Karaağaç kasabasını vereceklerdi. İtilaf Devletleri’nin, Türlerden istedikleri savaş tazminatı kabul edilmeyecekti.

 

Sınırlar :

Sevr'de :

a) Doğu Anadolu’da Ermenistan ve Kürdistan adıyla iki yeni devlet kurulacaktı.

b) İzmir ve çevresi ile Doğu Trakya, Yunanlılara bırakılacaktı.

c) Güneybatı ve İç Batı Anadolu İtalya’ya, Suriye, Lübnan ve Güneydoğu Anadolu Fransa’ya bırakılacaktı.

d) Arabistan ve Irak (Musul) İngiltere’ye bırakılacaktı.

e) On iki Ada İtalya’ya, Akdeniz’deki diğer adalar Yunanlılara bırakılacaktı.

Lozan'da:

a) Güney Sınırı (Suriye): 20 Ekim 1921 tarihli Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması’nda belirlenen sınırlar kabul edildi.

b) Güneydoğu Sınırı (Irak): Musul-Kerkük sorunundaki anlaşmazlıktan dolayı sınır belirlenmemiştir. Sınırın daha sonra (9 ay içinde) TBMM ile İngiltere arasında yapılacak ikili görüşmelerde belirlenmesine karar verilmiştir. Türkiye ile İngiltere arasında çözümlenemezse Milletler Cemiyeti’nin vereceği karara bırakılacaktı.

c) Trakya Sınırı: Mudanya Antlaşması şartları kabul edildi. Meriç Nehri sınır oldu. Doğu Trakya Türkiye’ye, Batı Trakya Yunanistan’a bırakıldı.

d) Bulgaristan Sınırı: İstanbul Antlaşması (1913) ve Nöyyi Antlaşması’nda (1919) belirlenen sınırlar kabul edildi. Meriç Nehri sınır oldu.

e) Doğu Sınırı (İran): İran ile imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması’ndaki (1639) sınır kabul edildi.

f) Kuzeydoğu Sınırı: Moskova Antlaşması ve Sovyet Rusya’nın egemenliğindeki Kafkas Cumhuriyetleri arasında imzalanan Kars Antlaşması kabul edildi.

g) Gökçeada (İmroz) ve Bozcaada Türkiye’ye verilecek, bu adalar dışındaki Ege adaları silahsız olmak koşuluyla Yunanistan’a bırakılacaktı (Midilli, Sakız, Sisam, Nikarya vb).

h) 12 adalar İtalya’da kalmaya devam edecekti (II. Dünya Savaşı’ndan sonra 10 Şubat 1947’de İtalya ile            yapılan antlaşma sonucu silahsız olarak Yunanistan’a bırakıldı).

ı) Kıbrıs, İngiltere’ye bırakıldı (İngiltere’ye ayrıca Mısır ve Sudan da bırakıldı)

 

Bu bilgilere baktığımızda Lozan Barış Antlaşması'nda Misak-ı Milli'den tavizler vermemize rağmen Lozan Antlaşması'nın Sevr Barış Antlaşması'na göre çok daha iyi bir antlaşma olduğu aşikardır .Sevr Barış Antlaşması ile Türk topraklarının büyük kısmının Türklerden alınmasına olanak verirken, Lozan Barış Antlaşması ile birkaç yer dışında ülke topraklarının büyük kısmı kurtarılmıştır.Aşağıdaki haritalara baktığımızda durumu daha iyi anlayabiliriz.

Sevr Barış Antlaşması'na göre ülkemizin sınırları

 

 

Lozan Barış Antlaşması'na göre ülkemizin sınırları

 

 

 

Lozan Antlaşması'nın Türk Tarih Kurumu'ndaki tam metni için buraya tıklayınız

Lozan Antlaşması'nın günümüz Türkçesi ile yazılmış tam metni için tıklayınız  

 Sevr Antlaşması'nın tam metni için tıklayınız

 

Sincan Uygur Özerk Bölgesi (Doğu Türkistan) BAYRAÄžI

744 yılında Kök Türk Devleti'nin yerine kurulan Uygur Devleti'nin kurucuları olan Uygurlar , günümüzde çoğunluğu Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağlı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşayan Türk halkıdır. Dilleri Uygurca'dır. UygurcaArap alfabesi ile yazılır.Zamanla göcebelikten Çin'in etkisiyle girdikleri Mani dini nedeniyle uzaklaşmışlar , köyler ve kasabalar gelişerek kalabalık şehirler haline gelmiştir ve bu nedenle ilk yerleşik hayata geçen Türk devleti, Uygur Devleti olmuştur. Bunun sonucunda tarım ve mimari gelişmiştir. Tahta harflerle matbaacılık yapan Uygurlar, kağıdı da kullanmışlardır. Bu sayede yeni bir alfabe oluşturmuşlardır. Bu alfabe 14 ila 18 harften oluşur. Uygurlar, kendi dinleri dışında diğer dinlere hoşgörülü olmuştur.

Uygurlar, Uygur Devleti'nin yıkılmasının artından geçmişten günümüze  Çin ile dostça ilişkiler kuramamış,bağımsızlığa ulaşamamış, baskı ve işkence ile birlikte yaşamaya zorlanmıştır. 

Uygur halkı iki defa, 1933 ve 1944 yıllında, kendi otonom cumhuriyetini kurmuştur. Çin Halk Cumhuriyeti 1949'da Doğu Türkistanı işgal ederek, Uygurların 1944'den beri var olan 2. Doğu Türkistan Cumhuriyetini yok etmiştir. Uygur halkı, Çin içerisinde kendi geleneklerini ve kültürlerini sürdüremediklerinden yakınmaktadır. Uygurlar, her ne kadar sözde özerk bir cumhuriyete sahip olsalar da, Çin egemenliğine girdiklerinden beri bağımsızlıkları için mücadele etmektedirler ve bunun içinde her yola başvurmaktadırlar. Uygurlar, Mani dininin terimleriniTürkçe'ye çevirerek Çin kültürünün asimilesine mağruz kalmayı önlemek istemişlerdir. Özerk Uygur Devleti'nin başkenti Urumçi'dir.21.590.000 kişinin yaşadığı Sincan Uygur Özerk bölgesinin %45 i Uygur Türklerinden oluşur.

{goster}Yazının geniş şeklini görmek için  Üye Girişi Yapın yada Kayıt Olun !{/goster}
{gizle}

 


 

Sincan Uygur Özerk Bölgesi (Doğu Türkistan) Haritası

 

Sincan Uygur Özerk Bölgesi

Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisindeki Uygur özerk bölgesi. Doğu Türkistan olarak da adlandırılır. Güneyde Tibet Özerk Bölgesi, güney doğuda Çinghay ve Gansu eyaletleri, doğuda Moğolistan, kuzeyde Rusya, kuzeybatıda Kazakistan ve batıda Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan kontrolündeki Keşmir bölgesiyle komşudur. 1.646.700 km² yüzölçümü ile Çin Halk Cumhuriyeti'nin en geniş idari bölgesidir. Başkenti Urumçi, resmi dilleri Uygurca ve Standart Çince'dir.

Mançuların kurduğu Qing Hanedanı Qianlong (Çince: Ch'ien-Lung-Ti, Moğolca: Tengeriin Tetgesen Khaan) döneminde Yeni Topraklar anlamına gelen "Shinkyang (Xinjiang)" (Mançu dilinde "Ice Jecen") adı verilmiştir. Ancak bu isim kimi zaman eleştirilmekte, Doğu Türkistan ya da Çin Türkistan'ı gibi isimlerin kullanılması savunulmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti hükûmeti ise bu tür isimlerin kullanılmasını ayrılıkçılık veya Pan-Türkizm olarak nitelemektedir.

Bu bölgede Uygurlardan başka Kazak ve Kırgız gibi Türkî topluluklar da vardır. Zaten 20. yüzyılda Türkiyeye göç etmiş Orta Asya Türk halklarının de çoğu 

Tarih
Hun ve Han Hanedanı Çatışması

Çin'in Han Hanedanı (M.I. 206 - M.S. 220) döneminde bölge merkezi Moğolistan steplerinde bulunan Hiung-nuların hakimiyeti altında bulunmaktaydı. M.I. 2. yüzyılda Çin bölgedeki yerel devletlerle Hiung-nu karşı ittifak oluşturmak amacıyla ilk defa Zhang Qian adında bir elçiyi batıya göndermiştir. Bundan sonra bölgenin hakimiyeti için Han Hanedanı ve Hiung-nu'lar arasında başlayan uzun mücadele Çin'in lehine sonuçlandı. M.I. 60 yılında Han Hanedanı bugünkü Bayin'gholin Moğol Özerk Ili yakınlarındaki Vuley'de  kurulan Batı bölgeleri genel valiliği'ne bağlanarak Çin himayesine girmiştir; Çin buradan başlayarak batıdaki Pamir Dağlarına kadar uzanan bölgeyi kontrolü altında tutmaktaydı.

Çin'de Wang Mang karışıklıklarının yaşandığı dönemde Vilayette isyanlar başgösterdi ve M.S. 13 yılında bu bölge tekrar Hun hakimiyetine döndü. Daha sonra bölgeye defalarca sefer düzenleyen Han Hanedanı 74-76, 91-107 yılları arasında, ve 123'ten sonra vilayet yönetimini tekrar kurdu. Han Hanedanı'nın devrilmesinin ardından Batı bölgeleri genel valiliği Vey Hanedanı (265'e kadar) ve Batı Jin Hanedanı (265'ten sonra) tarafından devam ettirildi.
4. - 6. yüzyıllar arası

4. yüzyıldan başlayarak kuzeyden gelen göçebe akınlarına maruz kalan Batı Jin Hanedanı yıkılınca Kuzeybatı Çin'de Beş Barbar Onaltı Krallık denilen dönemde Han Çinlisi olmayan halklar tarafından çeşitli krallıklar kuruldu. Bunlardan Qian Liang, Qian Qin, Hou Liang ve Batı Liang, Batı bölgeleri genel valilği egemenliği altına almaya çalıştı. Sonunda Kuzey Çin'i egemenliği altında birleştiren Kuzey Vey Hanedanı bugünkü Xinjiang'ın güneydoğusunu hakimiyeti altına aldı. Batı bölgeleri ise Shule, Yutian, Guizi ve Qiemo gibi yerel devletlerin elinde kalmıştı; buna karşılık Turpan çevresindeki orta bölgeler Kansu merkezli Kuzey Liang krallığının ardılı olan Gaochang'ın kontrolu altındaydı.

Göktürk Kağanlığı

5. yüzyılın sonlarına doğru bölgeye giren Tuyuhun ve Rouran boyları bu bölgedeki Çin egemenliğine son verdi. 6. yy'da Rouran hakimiyeti altındaki Altay bölgesinde Göktürkler tarih sahnesine çıktı. 1 yüzyıl içerisinde Rouranları yenerek nüfuzu batıda Aral Denizi, doğuda Baykal Gölünü aşan ve tüm Orta Asya'yı kapsayan geniş bir Göktürk Imparatorluğu kurdular. Kağanlığı 583'te doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrıldı; bu bölge Batı Göktürk Kağanlığı'nın egemenliğinde kaldı. 609 yılında Çin'in Sui Hanedanı Tuyuhunları yenerek güneydoğu Doğu Türkistan'ı elegeçirdi.
Tang Hanedanı ve Hanlıklar

Çin'de 618 yılında kurulan Tang Hanedanı bölgede hızlı bir yayılma göstermiştir. 620'ler ve 630'lardan başlayarak Göktürkler üzerinde baskısını arttıran Tang Çin'i 657'de Batı Göktürk Kağanlığı'nın yıkılmasına yol açmıştır. Bu dönemde Anxi genel valiliği'ne; bağlanmıştı. Ancak bu vilayet Tang Hanedanının sonuna kadar varlığını sürdürememiştir. 8. yüzyıldaki Anshi Isyanı döneminde, Tibet Tang Hanedanı'nın bu bölgeden Yunnan'a kadar olan geniş bir bölümünü ele geçirmişti. Bundan sonra Xinjiang'ın güneyi Tibet'in kontrolüne girerken, bölgenin kuzey kısımı Uygur Kağanlığı'nın hakimiyetine girdi.

9. yüzyılın ortalarında Tibet ve Uygur Kağanlığı zayıflamaya başladı. Çeşitli Türk boylarının oluşturduğu Karahanlılar 10. ve 11. yüzyıllarda Batı Xinjiang'ın kontrolünü ele geçirdi. Bu arada 840'da Uygur Kağanlığı'nın Kırgızlar tarafından parçalanmasından sonra kimi Uygur boyları bugünkü Turfan ve Urumçi çevresine yerleşir. Burada kurulan Uygur devleti kimi zaman çeşitli devletlerin himayesine girse de 13. yüzyıla kadar Doğu Türkistan'ın doğusuna hükmetmiştir. Kimi araştırmacılar Karahanlılar ve Uygurların arasındaki benzerliklere değinmektedir.Uygurlarda islam dinini seçerek doğuda yaşayan halkların dinlerine girmediler çünkü onların dinlerini seçerlerse kendi öz benliklerini yitireceklerini biliyorlardı.kendisi gibi Türk olan bu Karahanlılara uymuşlardır.

1132'de, Mançurya'daki Kitan'nın ardılları Kuzey Çin'deki Jurchen'lerin baskısından kaçarak bu bölgeye girmiştir. Burada Karahıtay Hanlığı'nı kurarak Tarım Havzasının büyük bölümünü 13. yüzyıla kadar hakimiyetleri altında tutmuşlardır.
Moğol Dönemi

Moğolistan'ın hakimiyeti altında birleştiren Cengiz Han batıya doğru ilerlemeye başladığında Uygur devleti 1209'da Moğollara ittifak teklif eder. Cengiz Han'a vergi ve asker vermeyi öneren Uygurlar, buna karşılık Turfan - Urumçi bölgesinin egemenliğini elinde tutmayı başarır. 1218'de Cengiz Han Kara Hıtay devletini yıkar. Kara Hıtay'ın Islamiyete karşı baskıcı tutumları nedeniyle Cengiz Han Kaşgar bölgesinde bir kurtarıcı olarak karşılanır.

Cengiz Han'dan sonra Moğol Imparatorluğu oğulları arasında paylaşılır. Bu bölge ise Çağatay Hanlığı'nın payına düşmüştür. Ancak Moğolistan ve Çin'deki Yuan Hanedanı diğer Moğol Hanlıkları burada hak iddia eder. 15. yüzyılda Çağatay Hanlığı parçalanır; Gulca, Yarkand ve Turfan'da hükûmdarlık kurulur.

17. yüzyılda Cungarlar (Oyratlar, Kalmıklar) bölgede bir Imparatorluk kurar. Bunlardan Kalmıklar egemenliklerini Çin Seddinden Don Nehrine, Himalayalar'dan Sibirya'ya kadar genişletir.
Mançu Imparatorluğu

Çin'de Mançular tarafından kurulan Qing Hanedanı 18. yüzyılın ortalarında bölgenin hakimiyetini Cungarlar'ın elinden alır. Qing Hanedanı Tarım Havzası ve Çungarya bölgesinde kendine bağlı küçük hanlıklar oluşturmak ister. Ancak 1758-1759 yıllarında çıkan isyanlar üzerine bu planını değiştirerek direk merkeze bağlı bir askeri yönetim kurar. Iki bölge birleştirilerek Gulca'daki Ili Generali'nin yönetimine verilir.
Dungan Isyanı [değiştir]

19. yüzyılın ortalarında Rus Çarlığı Çin'in kuzey bölgelerine baskısını arttırır. Afyon Savaşı, Taiping Isyanı gibi karışıklıkların içinde bulunan Çin'in uç karakollardaki etkinliği büyük ölçüde kısıtlanmıştır. 1864'te Doğu Türkistan'da Çinli Müslümanların (Huiler) ve Uygurların başlattığı geniş çaplı isyanlar bölgede Çin egemenliğinin kalkmasına neden olur.
Kaşgar Emirliği

1865'da komşu Hokand Hanlığından Yakub Beg Kaşgar'a girer ve ardından gelen altı yıl boyunca neredeyse tüm Doğu Türkistanı'ı ele geçirir. Ancak 1871'de kargaşadan yararlanan Ruslar Gulca dahil olmak üzere zengin Ili nehri vadisini işgal eder. Qing Hanedanı generali Zuo Zongtang 1875-1877 arasında bölgenin kontrolünü tekrar ele geçirerek Yakub Beg'in hakimiyetine son verir.
Sincan Eyaleti

1881'de diplomatik çabalarla Gulca bölgesini geri alınır. 1884'te Çing Hanedanı Sincan Eyaleti'ni (新疆省) kurarak burayı Çin idari sistemine bağlar.
Qing Hanedanının Ardından

1912'de Çing Hanedanının yerini Çin Cumhuriyeti alır. Sincan'daki Qing valisi Yuan Dahua kaçarak yerini Yang Zengxin (杨增新/楊增新)'e bırakır. Sincan'ın Çin Cumhuriyetine devrini gerçekleştiren Yang Zengxin 1928'daki ölümüne kadar bölgenin valisi olarak kalır.
Kök Bayrak Doğu Türkistan Islâm Cumhuriyeti'nde kullanılan bayrak, günümüzde Doğu Türkistan bağımsızlık hareketinin sembolü olarak kullanılmaktadır. Kullanımı Çin ve yasaklanmıştır.
Doğu Türkistan Islâm Cumhuriyeti

1930'larda patlak veren isyanlar 1933'de Kaşgar'da Birinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti (Doğu Türkistan Islâm Cumhuriyeti)'nin ilanıyla sonuçlanır. Kısa süreli Doğu Türkistan Islâm Cumhuriyeti'nin ardından Çinli bir savaşbeyi olan Sheng Shicai Doğu Türkistan'ın kontrolünü ele geçirir.
Doğu Türkistan Cumhuriyeti 

1944-1949 arasında Sincan'ın kuzeyinde bugünkü Ili Kazak Özerk Bölgesi'nde Sovyetler Birliğinin desteğiyle Ikinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulur. Doğu Türkistan Cumhuriyeti 1949'da Halk Kurtuluş Ordusu'nun Sincan'a girmesiyle birlikte sona erer.

1954'de kurulan Sincan Üretim ve Inşaat Kolordusu bölgenin Hanlaştırmasına yardımcı olmaktadır. 1 Ekim 1955'te Sincan Eyalet statüsünden çıkarılarak Özerk Bölge olarak ilan edilir.
Süregelen Gerginlikler

Çin Halk Cumhuriyeti'nin Doğu Türkistan politikaları çeşitli çevreler tarafından eleştirilmektedir. Uluslararası Insan Hakları örgütleri ve bağımsızlık taraftarları Çin Halk Cumhuriyeti'nin bölgedeki Han Çinlisi olmayan kültürleri baskı altında tutuyor olmasını eleştirirler. Buna karşılık Sincan'da yaşayan birçok Han Çinlisi yerli etnik grupların kayrıldığı, kendilerine karşı ayrımcılık yapılmakta olduğunu söyler. 1949'dan beri bölgede birçok defa etnik çatışmalar meydana gelmiştir. Ayrıca Çin'in Lop Nur gölü (Lop-Nur nükleer test alanı) civarlarında nükleer denemeler yaptığı söylenmektedir. 1990'ların sonundan 2008 başına kadar olan dönemde durum göreceli olarak sakin olmuştur. 2008 yılı Mart ayında Doğu Türkistan'daki müslümanlar ve Tibet'teki budistler, Ağustos ayında Pekin'de yapılacak 2008 Yaz Olimpiyatları dolayısıyla, kendilerinin Çin işgali altında olduklarını çeşitli eylemlerle Dünya halklarına hatırlatmaya başlamışlardır.

Coğrafya ve jeoloji
Sincan, Çin Halk Cumhuriyeti'nin en büyük idari bölgesidir; Çin'in toplam yüzölçümünün altıda birinden fazlasını kaplar. Bölge Tianshan Dağları (Tanrı Dağları) tarafından iki havzaya bölünmüştür: Çungarya Havzası ve Tarım Havzası. Sincan'ın (aynı zamanda Çin'in) en alçak noktası deniz seviyesinin altında 155 metredir. En yüksek noktası ise, 8611 metre ile Keşmir sınırında yer almaktadır.
Önemli nehirler 

Önemli şehirler

* Urumçi
* Kaşgar
* Turfan
* Karamay
* Yining (Gulca)
* Shihezi
* Yarkent
* Hotan
* Hami (Kumul)
* Korla
* Kuça
* Aksu, Sincan
* Altay, Sincan {/gizle}

Top