Celâlzade Mustafa Çelebi

Celâlzade Mustafa Çelebi Kanuni Sultan Süleyman Han devrinin önde gelen âlimlerindendir. Tosyalı Kâdı Celâl’in oğlu olup, çoğu defa yalnız Koca Nişancı namı ile anılırdı. Tosya’da doğan Mustafa Çelebi, ilk tahsilini burada yaptıktan sonra İstanbul’a giderek öğrenimini tamamladı.

Genç yaşında devlet hizmetine girdi. Piri Paşa'ya intisap ederek 1516’da Divan Kâtibi oldu. İslâm yazılarından “dîvânî” yazıda başarılı olduğundan mesleğini çabuk ilerletti. Yavuz Sultan Selim Hanın iltifatına kavuştu. Piri Paşa'dan sonra İbrahim Paşanın da takdirini kazandı. Mısır’a gittiği sırada Mustafa Çelebi’yi de sır kâtibi olarak beraberinde götürdü. Mısır’da bulundukları sırada asayiş, huzur ve düzenin temini için yeni kânunlar hazırlanmasında sadrazam İbrahim Paşanın yanında fevkalâde liyakat gösterdi. Mustafa Çelebi’nin resmî yazı ve raporları hazırlamadaki üstün kabiliyeti henüz bilinmemekle beraber, çoğu defa bazı mühim name-i hümayunlar (padişah mektupları) ve fermanlar ile beratlar ona yazdırılıyordu.

Mustafa Çelebi, 1534 Irakeyn Seferinde, Nişancı Seydi Bey'in vefatı üzerine Nişancılık makamına getirildi. 1534’ten 1557’ye kadar aralıksız bu makamda devlete hizmet etti. Birçok kânun ve nizamların hazırlanmasını sağladı. Ayrıca dış ülkelerle olan siyasi münasebetlerde fevkalâde maharet sahibi olduğunu gösterdi. Divan-ı hümayunda, yani Osmanlı İmparatorluğu Bakanlar Meclisinde, kânunlarla ilgili hususlarda devamlı fikri alınırdı. Sonraki devirlerde derlenen bu kânun ve nizamlar Celâlzade Kânunları adıyla Osmanlı tarihinin altın sayfalarına geçti. Nişancılıktan ayrılan Mustafa Çelebi’ye Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından emeklilik maaşı bağlandı. Bununla beraber, devlet hizmetlerinden büsbütün el çekmiş değildi. 1567 tarihinde tekrar Nişancılığa tayin olundu. Daha önce Zigetvar Seferi'ne katılan Mustafa Çelebi ölümüne kadar bu vazifede kaldı. Aynı yıl içinde vefat ederek İstanbul’da Eyüp Sultan'da bulunan Nişancılar Camii yanında defnedildi.

Nişancı olup da emekliye ayrıldığı ilk dönemde burada güzel bir ev yaptırmıştı. Ayrıca bir hamam ve dâhil olduğu Halvetî tarikatı için de bir tekke yaptırdı. Emekliye ayrıldığı dönemde evinin bir ilim ve irfan yuvası olduğu, ilim ve edebiyat âşıklarını himaye ettiği rivayet edilmektedir.

Mustafa Çelebi, güzel yazı yazmakta ve resmî yazıları kaleme almakta pek maharet sahibiydi. Aynı zamanda takdir edilen bir şairdi. Padişaha sunduğu kasideler pek beğenilir, kendisine ikram ve iltifat olunurdu. Cömert ve şefkatli olan Mustafa Çelebi, devlet hizmetlerinden başka yalnız şiir ve inşa ile meşgul olmakla kalmamış, birçok telif ve tercüme eser bırakarak ilme ve fenne de hizmet etmiştir. Eserlerinin başında Kanuni Sultan Süleyman devrini gayet güzel bir üslûpla anlatan Tabakâtü’l-Memâlik fî Derecâti’l-Mesâlik adlı eseri gelmektedir. Tarihçi Peçevî bu esere "manzum ve mensur Şehname" adını vererek kıymetini ifade etmeye çalışmıştır. İlk Nişancılığı zamanında Horasanlı Mu’inü’l-Miskin’in Peygamberler Târihi ile ilgili Me’aricü’n-Nübüvve adlı eserini Türkçeye tercüme etti. (Bu eser, sonradan 17. asır âlimlerinden Altıparmak Mehmed Efendi tarafından da tercüme edilerek basıldı. Altıparmak Tarihi adıyla günümüzde yeniden bastırılmıştır.)

Mustafa Çelebi, emekliye ayrıldığı sırada oturmakta olduğu Eyüp Sultan'daki evinde Mevâhibü’l-Hallâk fî Merâtibi’l-Ahlâk adlı pek kıymetli bir eser hazırladı. Bu eser, İslâm ahlâkını anlatmaktadır. Daha sonra Enîsü’s-Selâtîn ve Celîsü’l-Havâkîn adı verilen bu eser, 54 bölümden meydana gelmektedir. Merhumun ayrıca, Yavuz Sultan Selim’i, din ve devlete olan hizmetlerini anlatan Selimnâme adlı bir eseri ile Nişânî mahlaslı bir Divan’ı vardır. Bunlardan başka birkaç tercüme eseri daha mevcuttur.

Yorum bölümü sadece üyelerimize açıktır...

Top