Vatandaşlık Ve İnsan Hakları

YARDIM İÇİN İŞBİRLİĞİ

İnsanların hayatları boyunca tek başına gerçekleştiremeyeceği işler vardır. Bu nedenle işbirliği ve iş bölümü önemlidir.

Sadece insanların değil, toplumların da birbirine ihtiyacı vardır. Yaşadığımız toplumdaki insanlarla değil, diğer ülkelerde yaşayan insanlarla da yardımlaşma ve dayanışma içerisinde bulunabiliriz.

TOPLUMSAL DAYANIŞMA NEDİR?

Dayanışma; topluluğu oluşturan bireylerin bir konuda, duygu, düşünce ve karşılıklı işbirliği içinde olmalarıdır.

İyi yaşamamıza yardımcı olacak unsurlardan birisi dayanışmadır. Dayanışma sayesinde insanlar daha çabuk ve daha çok iş yapabilir. Atalarımız bu konuda “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” diyerek birlik, beraberlik ve dayanışmanın önemini vurgulamışlardır.

Yaşamak, zorlukları yenmek, başarı yolunda mesafe kazanabilmek için insanların birbirlerinin güçlerine, fikir ve düşüncelerine ihtiyaçları vardır.

BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜ

*Farklı kültürel kimlikleri olan değişik grupların bir topluluk içinde varlıklarını sürdürülebilmeleri gerekir. Her kültür, kendi içinde diğerleriyle eşit ölçüde değerlidir. Bu nedenle herkes birbirini hiçbir sınır koymaksızın karşılıklı kabul edip tanımalıdır.

*Birlikte yaşama aile, topluluk, ulus, siyasi parti birlikteliklerinde olduğu gibi, farklı ortamlarda da olabilir. Birlikte yaşama bütün bu topluluklarda kurallar dizgisine ihtiyaç gösterir.

*Herkesin fikirlerini ifade etmesine olanak sağlamak birlikte yaşamak için temeldir. Ailede, okulda, mahallede, arkadaşlar arsında ve toplumda birlikte yaşama açısından farklılıklara saygı, başkalarının fikirlerini ifade etmelerine fırsat tanıma, diyalog ve etkili iletişimin önemli rolü vardır. Eğitim de karşılıklı ön yargıların törpülenmesine katkı yapar.

*İnsanlar kendilerini ifade edemedikleri sürece birlikte yaşam çabalarının sağlıklı bir şekilde oluşturulması mümkün olmaz. Birlikte yaşamanın olanaklı kılınması için kültürel alanda kişilerin kendi dilleri, dinleri, kendi kültürleri ile toplumda var olmalarının önündeki çok yönlü engellerin kaldırılması, her alanda ayrımcılığa son verilmesi gerekir.

*Birlikte yaşamayı kolaylaştıran, mümkün kılan öğelerin başında, ortak fikirler, ortak hedefler, idealler ve kültür uyum gelir. Bu öğelerdeki farklılıklar çoğaldıkça birlikte yaşama kurallarına daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Kurallar sayesinde farklılıkların meydana getirdiği çatışmalar en aza indirgenebilmekte, farklılıklar içinde ortak öğeler ve benzeşmeler yakalanabilmekte, birlikte yaşamanın uyum içinde olması sağlanabilmektedir.

*Birlikte yaşamın geliştirebilmesi için birlikte yaşam alanlarının çoğaltılması gerekir. Bu alanlar sınırlı kaldığında birlikte yaşam alanı da sınırlanmış olur. Bu alanlar siyasi partiler, sendikalar, işveren örgütleri, kültür dernekleri ve kültürel faaliyetlerdir. Bu faaliyet alanları insanların iletişim kurmalarına ortam hazırlar.

*İnsanlar, karşısındakinin kendine yabancı gelen unsurlarını diğerleriyle arasına sınır koymak için kullanmamalıdır; farklılıkların doğal olduğunu kabullenmelidir. Bu kabul, birlikte sosyal yaşamın anahtarı olabilecektir.

Örneğin biz, Alman karakterinin bize yabancı gelen özelliklerini anlayabilmeliyiz; hatta bazı karakterlerin bazı özelliklerini benimseyebiliriz. Aynı şekilde Almanların da bizim kültürümüze özgü davranış biçimlerimizi anlamaları (empati-tölerans) gerekiyor.

Ayrımcılık Nedir?

Ayrımcılık, bir devletin ya da toplumun bazı üyelerinin, ötekilerine sağlanan belli hak ve ayrıcalıklardan yoksun bırakılmasıdır. Reddetme, kısıtlama, dışlama ayrımcılık olarak nitelendirilecek eylemlerdir

“O çocuk Budist”, “o bir zenci”, “o bir hamal” nitelemeleri ayrımcılık ifadeleridir. Kişiler bu sözleriyle farklı inançtan olmayı, siyah olmayı, işçi olmayı bir sorun olarak algıladıklarını ortaya koyarlar.

Ayrımcılık, insanların din, dil, cinsiyet, ırk, siyasi düşünce, felsefi inanç, bedensel farklılık, sosyal sınıf vb. nedenlerle diğer insanlar tarafından olumsuz muamele görmesi, aşağılanması şeklinde ortaya çıkmaktadır.

  • Siyahlara yönelik ayrımcı uygulamalar yapılması,
  • Tüm şartları uygun olmasına rağmen engelli olduğu için bir kişinin işe alınmaması,
  • Göçmen olduğu için bir kişinin ev kiralayamaması,
  • Kadın olduğu için bir insanın eğitim hakkından mahrum olması gibi uygulamalar ayrımcılık örnekleridir.

Ayrımcılık Türleri

1.Irk Ayrımcılığı

İnsan hak ve özgürlüklerinin eşit ölçüde kullanılmasını engellemeye yönelik ırk, renk, soy ya da ulusal veya etnik kökene dayanarak ayrıma, dışlama, kısıtlamadır. Bir ırkın diğer bir ırktan üstün olduğu kabulüne dayanır.

2. Cinsiyet Ayrımcılığı:

Kadınların siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel veya diğer alanlardaki kadın ve erkek eşitliğine dayanan hak ve özgürlüklerinin kullanmalarını engellemeye yönelik cinsiyete dayalı ayrımcılıktır.

3. Engelli Ayrımcılığı:

Engelli kişilerin topluluk yaşamına diğerleriyle eşit düzeyde katılım için gerekli fırsatları sınırlıdır. Zaman içindeki olumlu düzenlemelere rağmen, engelliler içindeki olumlu düzenlemelere rağmen, engelliler eşit fırsatlara erişim ve toplumsal yaşama katılımda sosyal dışlanma, hoşgörüsüzlük, şiddet, kötü muamele, düşük gelir gibi, engellerle karşılaşabilmektedir.

4.Yabancı Düşmanlığı

Bilinmeyen kişilere ya da yabancılara hissedilen tiksinti ya da nefret duygusudur.

5. Din Ayrımcılığı

Din ayrımcılığı, insanın inançlarından dolayı dışlanması, hak ve özgürlüklerinin kısıtlamaya uğramasıdır. Oysa inanç ve vicdan özgürlüğü insanın temel hak ve özgürlüklerindendir.

Değerli Bilgi

Ayrımcılık yasağının amacı;

  • Ayrımcılığı besleyen önyargılarla mücadele edilmesi,
  • Bir grubun diğerini ezmemesinin engellemesi,
  • Ötekileştirme-dışlamanın önüne geçilmesi,
  • Kişinin bireysel nitelikleriyle değerlendirilmesidir.

1.Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi

Sözleşme’nin 2.maddesinde, taraf olan devletlerin kendi ülkesinde yaşayan ve yetkisi altında bulunan bütün bireylere hiçbir ayrım gözetmeksizin sözleşmeyle tanınan haklara saygı göstermekle yükümlü olduğu belirtilmektir.

Sözleşme’nin 26.maddesi bu konuya daha da açıklık getirerek, herkesin yasalar önünde eşit olduğunu ve hiçbir ayrım gözetmeksizin yasalarca eşit derecede korunacağını emretmektedir.

Aynı madde; devletlere her türlü ayrımcılığı yasaklamayı anlattığı ve ayrımcılığa karşı eşit ve etkili korumanın etkili edilmesi yükümlülüğünü de getirmektir.

Birleşmiş Milletler,21 Mart’ıUluslararası Irk Ayrımcılığıyla Mücadele Günüolarak belirledi.

2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. Maddesi, Sözleşmeyle tanınan hak ve özgürlüklerin hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanması öngörülmektedir.

3. T.C. Anayasası

Anayasa’nın kanunun önünde eşitliği düzenleyen 10. Maddesi, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep, vb. sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu belirtmektedir.

Ayrımcılık yasağının özünde;

  • Herkesin farklı olmasının doğal olduğu,
  • Farklara rağmen herkesin haklarda ve onurda eşit olduğu,
  • İnsanlar arasında onur ve haklar bakımından bir alt-üst ilişkisi olmadığı ilkeleri vardır.

 

Ayrımcılığa Karşı ve Duyarlı Olalım

Ayrımcılığın temel sebebi ön yargılarımızdır. Ön yargılarımız kimi zaman gerçeklerin, hak ve özgürlüklerin önüne geçer. Bu da ayrımcı davranışlar sergilememize sebep olur.

Ayrımcılığın önlenmesi için devletler yasalarla gerekli düzenlemeleri yapmaya çalışmaktır. Bu açıdan İnsan Hakları Beyannamesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi vb. belgelerle ayrımcılıkla ilgili bölümlere yer verilmiştir.

Ayrımcılığın önlenmesi yasalardan önce bizim davranışlarımızla sağlanabilinir. Her birimize bu konuda sorumluluklar düşmektedir. Her tür ayrımcılığın ortadan kaldırılması için tüm insanların her şeyden önce “insan” olduğu ve “eşit” olduğu anlayışını benimsememiz gerekmektedir. Bu anlayışla toplumun bir üyesi olarak evde, okulda, mahallede, her yerde ayrımcılık içeren davranışlardan kaçınmalı, ayrımcılık yapanlara mücadele etmeliyiz.

Çözüm Demokrasi

Karşılaşılan sorunların birden fazla sebebi ve sonucu olabilmektedir. Çünkü olaylarda çok boyutluluk özelliği vardır. Bu özellik, sorunların çözümünde alternatif seçenekleri olanaklı yapmaktadır.

Demokratik bir toplumda sorunların çözümü hukukun üstünlüğü ilkesine göre gerçekleştirilir. Toplumda yaşayan her birey sorun çözümünde hak, özgürlük ve sorumluluk temelinde davranışlar göstermelidir.

Herkes haklarını ve özgürlüklerini bilmelidir. Kuvvet, şiddet ve her türlü hukuk dışı yolla sorunları çözmeye çalışmak hem toplumun bir arada yaşama isteğine aykırıdır hem de yeni sorunların doğmasına neden olur

Değerli Bilgi

Sorunların çözümünde farklı yolların düşünülmesi, alternatif çözüm seçeneklerinin belirlenmesi sorunun çözümünde kolaylaştırıcı rol oynamaktadır.

-Şiddet ve hukuk dışı yolları sorunlar için uygun bir çözüm yolu değildir. Çünkü sorunları şiddet ve hukuk dışı yöntemlerle çözmeye çalışmak yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikleyince diğerleri de yanlış iliklenmiş olacaktır. Çözüm süreçlerinde kuvvete ve şiddete başvurmadan demokratik yolları kullanmak önemlidir.

-Bir sorunla karşılaşınca, öncelikle ilgili tarafların ihtiyaçları, istekleri belirlenir. Sorunun çözümü düşünülürken tarafların bu ihtiyaç ve beklentileri dikkate alınır. Tüm taraflar düşünülerek çözüm yolları belirlenir.

-Amaç, mümkün olduğunca alternatif çözüm yolları değerlendirmek, çok çözüm yolu üretebilmektir. Çözüm yolları belirlenirken kişisel çıkar ve beklentilere odaklanılması çözümü güçleştirir.

-Belirlenen çözüm yolu önerilerinin nedenleri, uygulanabilirliği, alternatifleri değerlendirilir. En uygun çözüm yolu belirlenir. Çözümün nasıl ve ne zaman olacağı karara bağlanır.

Kadın Hakları, Cinsiyet Eşitliği

Cinsiyet eşitliği, her iki cinsiyetin de tüm kamusal ve özel yaşam alanlarında eşit seviyede yetki sahibi olması, bu alanlarda eşit seviyede görünür olmasına anlamına gelir.

Kadın-erkek eşitliği kadınların ve erkeklerin aynı hak ve yükümlülüklerine sahip olması ve herkesin toplum içinde aynı fırsatlara sahip olması demektir.

Kadın –erkek eşitliği aynı zamanda, gerek aile gerekse toplum içinde adaleti ve sorumluluk paylaşımını ifade eder. Eğer cinsiyet bireyin güçlü ve zayıf yönlerimizi görmemizi engel olursa, bu durum birey için ayrımcılığa ve fırsatların sınırlandırılmasına yol açabilir.

Kadına karşı ayrımcılığı yasaklayan ve hükümetleri kadınların eşitliği için önlemler almaya zorunlu tutan ilk bağlayıcı uluslar arası bölge  ,”Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” 1979 yılın da benimsedi;1981 yılında yürürlüğe girdi. Sözleşme kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı yok etmeye amaçlamaktadır.

Gerçek hayatta bir kız ya da bir erkek olarak dünyaya gelmek hatırı sayılır bir fark yaratıyor.. Kalıplaşmış roller insanların yaşamlarını sınırlıyor ve eşitsizliklere neden oluyor. Kız çocuklarının okula gönderilmemesi buna bir örnektir.

Bu bakımından, insan haklarında olduğu gibi cinsiyet eşitliği için de sürekli mücadele verilmesi, eşitliğin korunması ve özendirilmesine gerekir.

Günümüz sanayi toplumunda ise kadın ve erkek çoğu alanda benzer roller oynayabilmektedirler. Kadın ve erkeğin cinsiyetle ilgili rolleri daha çok annelik ve babalık rolü etrafında sınırlanmıştır.

Toplumsal cinsiyet rollerinde toplumların kalıplaşmış yargıları vardır.   Örneğin, bayanların hemşire olması yadırganmaz da, erkeklerin hemşire olması yadırganır. Kadınların çocuk bakıcısı olması yadırganmaz, erkeklerin çocuk bakıcısı olması yadırganır.

Çözüm Eğitim

Eğitim, toplum normlarının geliştirilmesinde rol oynadığı için, cinsiyet eşitliği anlayışının geliştirilmesinde temel amaçtır. Cinsiyet temelli şiddetle mücadele edilmesi ve cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi, eğitime ve toplumun her katmanından insanın aktif ilgisine ihtiyaç duyar.

Kadına yönelik şiddetin en sık rastlanan şekli aile içi şiddettir. Aile içi şiddet kadının fiziksel ve psikolojik sağlına karşı bir saldırı ve kadının insan haklarının ihlalidir

Sorunun çözümü için insan hakları konusunda duyarlı olunmalı,  kadınların ihtiyaçları bu ihtiyaçların karşılanması arasındaki farklara saygı gösterilmelidir. Bu duyarlılık olmadan insan hakları eğitimi kadınlar üzerinde baskı kurmanın ya da kadınları kontrol etmenin başak bir şekline dönüşebilir.

Atatürk Ve Kadın Hakları

Atatürk, kadın ve erkeğin toplumun her alanında eşit yer almasını istemiştir. 1926’da Türk Medeni Kanunu ile kadınlar eşitlik, tek eşlilik gibi medeni haklarını elde etmişlerdir. Kadınların ve erkeklerin ancak birlikte toplumun ilerlemesine ve güçlenmesine katkı sağlaması gerektiği inancı ile 1934 yılında Atatürk’ün öncülüğünde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Kadınların eğitim imkânları artırılarak avukat, doktor, mühendis, arkeolog, pilot vb. farklı meslek alanlarında görev yapmaları yolu açılmıştır.

Top